Sürdürürken dijitalleşmek; veya tam tersi
‘Sürdürülebilirlik’, özellikle geçtiğimiz 15-20 yılda nüfusun hızla ve kontrolsüzce artması ve dolayısıyla Dünya’nın ve kaynaklarının bir nevi bayrak kaldırması sonucunda hepimizin diline dolanan, küresel sorunların temel çözümlerinden biri olarak görülen geniş bir kavram. Bu kavram daha çok ekolojik konularda karşımıza çıksa da aslında toplum, ekonomi, eğitim ve bilişim alanlarında da etkili olduğunu biliyoruz.
Diğer taraftan birçoğumuzun hayatının her alanında yer alan, uzak kalmaya direnenlerin de pandemiyle birlikte gardlarını iyice indirdikleri dijitalleşme konusu var. Birçok günlük pratiğimiz halihazırda dijitalleşmiş olsa da, bu bir süreç ve bir bitiş noktası yok. Yani ‘dijitalleşme’nin doğası ‘sürdürülebilir olmak’ diyebiliriz.
Hal böyle olunca ‘dijital dönüşümde sürdürülebilirlik’, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu haline geliyor. Bilinç seviyesinin yükselmesiyle insanlar sadece son ürüne/hizmete odaklanmıyor, süreç ve yolculukla da ilgileniyor. Dolayısıyla şirketler sürdürülebilirliği dijital dönüşüm stratejilerinin önceliklerinden biri olarak konumlandırıyor.
Kazan-Kazan
Her ne kadar değişim ve dönüşüm süreçleri sancılı olsa da, dijitalleşme yolculuklarında sürdürülebilir adımlar atmak hem şirketler hem de tüketiciler için avantaj sağlıyor. Tüketiciler için sürdürülebilir teknolojiler, materyaller ve yöntemlerle üretilen ürünler güvenli ve vicdanen iyi hissettiren bir alan.
Şirketler tarafında ise durum biraz daha komplike; hem doğada bırakılacak izi azaltmak hem de kaynakları daha verimli kullanarak ekonomik fayda sağlamak için atılabilecek birçok adım var. Bu adımlar sektörler ve şirketler seviyesinde değişiklik gösterse de dijitalleşmenin nimetlerinden herkes faydalanacak bir şey bulabilir.
Örnek vermek gerekirse özellikle öğrenme ve tahminleme yeteneklerinden ötürü israfı azaltmaya yardımcı olacak yapay zeka dijitalleşmenin sürdürülebilirliğe katkılarından belki de en önemlisi. Simülasyon teknolojisi kullanarak üretim süreçlerini optimize etmek hem operasyonel güvenliğini artırma hem de atık azaltma açısından iyi bir yöntem. Raporlama standartlarını iyileştirerek e-atık seviyesini azaltmak. e-atık dijitalleşme ile hayatımıza girmiş olsa da kabul edilebilir seviyeye indirmek bizim elimizde.
“Dijital İkiz” kavramını duymuş olabilirsiniz. Bunu simülasyon teknolojisinin bir formu gibi düşünebiliriz. Bu süreç fiziksel dünyadaki herhangi bir şeyin dijital replikasının üretilmesini temel alıyor. Böylece gerçek hayata geçmeden operasyonların ve verimliliğin iyileştirilmesi, olası sorunların önüne geçilmesi sağlanıyor. Bu teknoloji NASA tarafından sıkça kullanılıyor ama ayakları yere basan bir örnek vermek gerekirse, Singapur’un bir dijital ikizi olduğu haberini verebiliriz! Dijital Singapur sayesinde şehir yönetimi kolaylaşıyor, şehir planlamacıları enerji tüketimini kontrol edebiliyor ve vatandaşların hayatını iyileştirecek noktaları anlıyor.
Türkiye’de dijitalleşme sürecinde sürdürülebilirliğe en çok hassasiyet gösteren markalardan biri de Arçelik. İşbirliğimiz kapsamında Arçelik Global kurumsal websitesini %100 yenilenebilir enerji ile çalışacak şekilde tasarlamıştık. Arçelik bünyesindeki markalar bu alanda ürün geliştirmeleri de yapıyorlar. Örneğin Beko, optimum deterjan dozajını ayarlamak ve israfı önlemek için otomatik dozajlanan bulaşık makineleri üretti. Arçelik, sürdürülebilirlik konusunu markanın ana hikayesi haline getiren öncü markalardan biri konumunda.
Tüketicilerin dünyaya ve kendilerine daha saygılı marka, ürün ve hizmet beklentisinin giderek artış gösterdiği günümüzde dijitalleşmeyi “iyilik” amacıyla kullanmak için vakit kaybetmemek gerekiyor.
Kaynaklar:
http://reports.weforum.org/digital-transformation/enabling-the-transition-to-a-sustainable-world/
https://industrytoday.com/driving-sustainability-through-digitalization/